4 Mayıs 2010 Salı

Ejder Kapanı ile Fare Yakalamak

Nerden başlasam, nasıl anlatsam bilemiyorum. En iyisi bodoslama dalayım. Dün gece Uğur Yücel filmleri iyi olur önyargımı Ejder Kapanı'na kurban ettim. Sincity, Seven ve bilumum CSI'lar amalgamı bir film. Fragmanına yandığım yaktı beni. Filmin en iyi tarafı -ki bir önyargım daha yerlebir oldu- Kenan İmirzalıoğlu. Adam oynadığı başkomser rolünde son derece inandırıcıydı. Ezel gibi tırt bir karakterden Cello gibi karizma bir abiye dönüşmeyi başarmış. Buna karşılık Uğur Yücel giderek, Bob de Niro'nun kariyerinin son çeyreğinde tercih ettiği olur olmaz her filmde görünen bazen tırt, bazen kallavi karizmatik yancı adamı oynamaya başladı. Korkusuz, gün görmüş geçirmiş, inci danesi laflar eden, bazen iyi bazen kötü ama içinde kötü bile olsa insani bir yan olan "baba" adam tiplemesi. Hırsız Polis'teki aksak, diğer polisiye dizilerdeki (namely karanlıkta koşanlar, alacakaranlık -ki çok iyi dizilerdi-) karakterlerinden farkı yoktu. Çok başarılı ve kendini kanıtlamış yılların oyuncusu olmakla birlikte bana kalırsa Uğur Yücel de tıpkı de Niro gibi artık hep kendisini oynuyor.

Ceyda Düvenci kötüydü, Uğur Yücel'in sevgilisi pavyon şarkıcısı olarak. Berrak Tüzünataç, kıro stajer rolünde değerlendirme dışı kaldı. Oyunculuk diye bir şey olmadığı için şahsına ait bir eleştirim olmayacak. Lakin emniyette stajer polis diye bir kavram varmış onu öğrendik. Stajerin ne demek olduğundan bihaber senaristler her boku bildiklerini düşündüklerinden olsa gerek-her şeyi bildiğini düşünenin aklına yanılmış olabileceği gelmiyor haliyle) bir bilene danışmış olsalardı stajer ile aday memur, bürokrat ile politikacı arasındaki farkı, 657 sayılı kanuna göre memurların kıyafet sınırlamalarını öğrenmiş olurlardı. Evet sivil polislerde kıyafet serbestisi vardır da o serbestlik görevdeyken geçerlidir, masa başında otururken değil. Stajer kız Berrak göbeğini gösterir beyaz atleti ve kot pantalonu ile nerenin stajeri idi ben merak ettim. CSI New York ve muadillerinde bile kadınlar haftasonu pikniğine gider gibi giyinmiyor yahu. Ayrıca polisin stajeri olmaz kardeşim. Devlette stajer demek daha okul diploması görmemiş veletlerin 20 gün ile 1 ay arasında esasa değil şekle müteallik çalıştırılmasıdır. Yani çocuğun eline çeviri verirsin, fotokopi işi verirsin, rakamsal bir takım işleri yapmasını isteyebilirsin, işin aslına ilişkin hiç bir şey stajerin eline verilmez. Resmi evrak gösterilmez. Benim bildiğim bir avukat bir de hekim adayları bu kapsamın dışındadır. Hukuk mezunları avukatlık stajı yaparlar, tıp öğrencileri de son senelerinde "intern" olurlar. Herkesten gizlenen bilgiyi stajer biliyor ama Müdür Yardımcısı Uğur Yücel, Başkomser Kenan'a söylemiyor!

Filmin bir sahnesinde bir müsteşarın ağzından, "bu benim ve partimin sonu olur. Bu olayı derhal örtbas edeceksiniz" diyor. Bürokrat hükümetin adamı değildir, siyasetçi değildir. Bürokrat devlet için çalışan bir devlet memurudur. Hiç bir yüksek bürokratın ağzından alenen benim partim lafını duyamazsınız. Hangi müsteşar- Adalet Bakanlığı Müsteşarı mı, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı mı belli değil filmde. İstanbul Emniyet Müdürü'nü ayağına çağırıp azarlayan bir müsteşar ben düşünemiyorum.

Kör gözüm parmağına şeklinde daha ne hatalar var. Ceset adli tıpta. Adli tıp uzmanının yaptığı açıklamaları 7 yaşında bir çocuk da yapabilir. "Hımmm bu yaralar parçalanmış, demek ki kama gibi bir şeyle yapılmış". Yok ya, sahi mi söylüyorsun. Ayrıca herif lab.'a gönderdim sonuçları bekliyorum diyor, bir yandan da cesetten bir parça alıp tüpe koyup asistanına veriyor. Bu ne şimdi? Hani göndermiştin örnekleri. "Bu böyle yapılıyor bakın bu da daha önceden yapılmışı." Seyirciyi aydınlatmak için uygulamalı gösteriyor adam, ben de çok fesatım yahu.

Amerikan polisiyelerininin  vazgeçemediği klişelerden birisi de katilin özellikle seri katilin metodolojik olmasıdır. Cinayetler tıpkıbasımdır. Bazen kullandığı alet, bazen cinayet şekli, bazen, maktul profilleri, bazen de cinayetlerin işlendiği yerler bizi katile götürür. Onlar yapar da biz yapamaz mıyız. Şimdi efendim filmin sonuna doğru amirim komiserim kurbanların vesikalıklarını,  istanbul haritası üzerinde öldürüldükleri mahallere raptiyeliyor. O da ne? ortaya bir şekil çıkıyor. Kurbanları öldürürken kullanılan  zehir iguanaya benzeyen ve günaydoğu bölgesinde sarı ejder diye bilinen bir hayvana ait ve vesikallıkların bulunduğu noktaları kalemle birleştirince ortaya bu resim çıkıyor. İyi de ulan, katil adamları kendi yaşadıkları evlerinde ya da çalıştıkları yerlerde öldürüyor. Kendisi seçmiyor ki cinayet mekanını da böyle alicengiz oyunları yapıp ardından damgasını bıraksın. O zaman allahın işi. İlahi bir kuvvet bu şekli verdirterek bize katili işaret ediyor. Tevekelli değil sonunda komiserim amirim sabah namazını Sultan Ahmet'te eda ediyor.

Nejat İşler'e yazık olmuş. Yem olarak başa konmuş. Kişisel geçmişi, katil olmaya çok müsait. Bunu gözümüze sokuyorlar. Biz de diyeceğiz hah lan katil bu olmalı. İyi de filmin sonuna kadar kimsenin aklına daha doğrusu Nejat'ı tanıyan Kenan'ın aklına bu gelmiyor. Sonunda baklayı ağzından çıkarıyor. Çıkarması ile birlikte de gerçek katilin kim olduğuna dair bilgiyi ele vermiş oluyorlar. Çünkü bunu çok amatörce ve salakça yapıyor senaryo. Oysaki kuşkuyu Nejat'ın üzerinde yoğunlaştırıp seyirciyi de buna inandırıp sürpriz son yapabilirlerdi. Baştan Nejat'ın hikayesini vererek, kafadan onun katil olacağına inanmamız bekleniyor. Ne yani şimdi benim anamı içkili bir şoför öldürdü diye, içkili araba kullananları haklayan bir katil çıksa ortaya ben zan altında mı kalacam.

Filmde cesetler çok başarılıydı. Çok iyi ceset olmuşlardı haklarını yemek istemem. Ha bu arada üst katta oturan adli muhabir ne ayak abicim ya. Öldürürken adamları kameraya alma işlemini sen beceremiyor musun? Bu iş için adam kaçırmanın manası ne? Ayrıca neden kendini ele vermek istiyorsun? Sen bir eşitleyicisin, adalet sağlayıcısısın, halk kahramanı oldun. Bak Dexter'e kendini ele vermek gibi bir niyeti var mı? Adam kendince süper bir yargı infaz modellemesi yapmış, tıkır tıkır işletiyor.

Ayrıca, ne o kırmızı pointerlı sniperlar. Emniyet kendi adamını kurda teslim eder mi? Hem o dışarda bekleyen medya ordusu ne oluyor?  Film setini karıştırdılar galiba. John Travolta ile Dustin Hoffman'ın oynadığı Mad City seti değil bu.

Film ikinci yarıda hepten sıçıyor. Diyaloglar da battıkça batıyor. Yine de izlerim derseniz, gidin alın belanızı bulun.

Aha bu da konusu:
İstanbul'da, kurbanların hepsinin aftan yararlanıp çıkan sübyancılar olduğu bir cinayetler zinciri başlar. Bunun hemen öncesinde, Güneydoğu'da askerliğini yapan Ensar'ın (Nejat İşler) 12 yaşındaki kız kardeşine tecavüz edilir. Sonrasında Ensar ortadan kaybolur. Cinayetler ortaya çıkınca şüpheler Ensar üzerine yoğunlaşır. Cinayet masasından müdür yardımcısı Abbas (Uğur Yücel) ve başkomiser 'Akrep' Celal (İmirzalıoğlu), soruşturmayı üstlenir. Katil çok zeki ve hızlı hareket etmektedir. Üstelik halk, suçluları cezalandırdığı için katili desteklemektedir.

Hiç yorum yok: