10 Mayıs 2010 Pazartesi

Yağ Satarım Bal Satarım


Dün gece sancısı tutmuş kediler gibi dolandım durdum evin içinde. Hani bazen enerji patlaması yaşarsın da, o enerjiyi aktaracak yer bulamazsın. Ne yapsan kesmez. Birilerini arayıp sohbet etmek için de hayli geç bir vakit. Barış Uygur'un kitabını aldım elime. Gözlerim satırlarda akıp gidiyor ama kafama giren bir şey yok. Kapattım kitabı. Müziğe sardırıyım dedim. Whitesnake, İron Maiden. Enerji boşaltmak için uygun, lakin gecenin birinde kısık sesle metal dinlenmiyor; dinlerken de kıpırtısız oturulmuyor. Kalktım Dave Gilmour'un konser DVD'sini koydum. Hem fiziksel hem bilişsel olarak sakinleştiriyor insanı. Konser bitti. Bu kez de uykum kaçtı. Eee, geriye tek çare kalıyor internet. Nette ortaya karışık takılırken, kendimi İngiliz çocuk şarkılarını, tekerlemelerini winamp'te dinlerken buldum. Oda neymiş, bu da neymiş diye daldan dala konarken sabahı ettim. İşte gecenin özeti:

Konteslikle taçlandırılıp, konformist zümreye dahil olmadan önce, özel sektörün sefil bir neferi olarak mecburi hizmetimi, londra düzlüklerinde pazarcılık, garsonluk, çocuk bakıcılığı gibi bilimum işlerde saç baş yolarak, topuk kası ve varis geliştirerek eda ettim. dil üstünde dil kaydırarak dil öğrenme hevesim, envai boy ve yaştaki laftan anlamaz çocuklara dil dökerek kursağımda düğüm oldu. Sonraları bu düğümü iskendervari bir çözümle açtım ama konumuz düğüm değil, sefil bakıcılık günlerim sırasında öğrenmiş olduğum ingiliz kültürünün birbirinden psikopat çocuk tekerlemeleri.

Bir tekerleme bir öykü köşemizde ele alacağımız ilk pisi pisikopat çocuk tekerlemesi "pop goes the weasel". Bizim yağ satarım bal satarımla, sandalye kapmaca arasında bir oyun oynanırken söylüyor bunu çocuklar.

Orjini 17. yüzyıla dayanan bir tekerlemeden mülhemdir. 

"pop" ve "weasel" kelimeleri Londra'da mukim cockney argosundan gelmektedir. Cockneyler bir nevi Londra'nın roman takımı olurlar. Aynasızlardan nefret eden, birbirlerine bağlı ve yabancılara karşı şüpheci insanlardır. Durum böyle olunca da kendi aralarında kullandıkları anlayana aşkolsun bir dil geliştirmişlerdir. Buna kafiyeli şifreli argo da denebilir herhalde. mütemadiyen ikinci kelimeyi es geçtiklerinden dile yabancı birinin anlaması imkansızdır.

"pop", "pawn"(rehin) kelimesi yerine kullanılan argo bir sözcüktür. Weasel ise "weasel and stoat"dan gelir ve "coat" (palto-ceket) manasındadır. bir zamanlar yoksullar bile pazar günleri kiliseye giderken üstlerinde temiz bir şeyler olsun diye bir takım elbise bulundururlarmış. Zor durumda kaldıklarında da bu elbiseler pazar günleri teslim almak üzere pazartesi günü rehinciye verilirmiş. Yani: "pop goes the weasel". Nihayetinde anaokul çocuklarına öğretildiği için böyle bir hikaye üfürülmüş. Gerçi hangi bebe tutup da tekerlemenin anlamını soracak. kaçımız aç kapıyı bezirgan başı tekerlemesinin nerden geldiğini merak ettik. 

İşin aslı, ayyaş ingilizler "eagle pub"a uğrayıp beş on şişe bira yuvarlamadan önce ya da yuvarladıktan sonra rehinciye bıraktıkları paltolarının parası ile hesabı öderlermiş. Burada biraz daha açıklama yapabiliriz aslında. "up and down the city road, in and out the eagle -that’s the way the money goes - pop! goes the weasel"(voltala dur sokakta. bir içeri bir dışarı kartal barında, gönlüm hovarda, . semayeyi bıraktık rehin dükkanında). "The eagle" (kartal) kelimesi londra'nın kuzeyindeki varoş mahallesi Hackney'de, City Road ve Shepherdess Walk'ın köşesindeki "Eagle Tavern" adlı pub'dır.

Bu eski pub 1825 yılında Charles Dickens'ın da müdavimlerinden olduğu bir müzikhole dönüştürülmüştür. Müzikhol'ün 1883'de alkole de müziğe de hiç sıcak bakmayan salvation army'e satılması ise düpedüz ironiktir yani. müzikhol sonraları yıkılmış ve yerine şimdiki pub kondurulmuştur. Bunu da şurdan biliyorum. o köşedeki çamaşırhanede az çamaşır yıkamadım, çamaşır yıkarken kahırlanıp vatanım vatanım diyerek az bira içmedim.

Weasel'ın da aslında I. James'in takma adı olan Vaisselle olduğu, söylene söylene bozularak weasel şeklini aldığı rivayet olunur. Pirinç ve melas ise renklerinden dolayı olsa gerek patlayıcı yapımında kullanılan potasyum nitrat ve kömürün argo karşılığıdır. Pubdan rehinciden patlayıcılara geçtik ne alâkası var gibi görünebilir ama bir alâkası var. 


Tüm bu gizli saklı kelimeler Robert Catelby önderliğindeki ingiliz katoliklerinin I. James'e karşı giriştikleri başarısız suikast girişimini anlatmaktadır. plan, parlamentonun açılış tarihi olan 5 kasım tarihinde lordlar kamarasını havaya uçurmaktır. lakin kozmik odada yapılan araştırmalar sonrasında suikast planı öğrenilmiş ve suikatörler ele geçirilerek cezaları oracıkta infaz edilmiştir. Bu olaydan geriye bir tekerleme bir de her 5 kasımda londra'da havai fişeklerle kutlanan"bonfire night" olayı kalmıştır.

söz konusu tekerlemenin birkaç versiyonu olmakla birlikte en çok çığrılanı şöyledir:

"half a pound of tuppenny rice,  (bir dirhem pirinç)
half a pound of treacle.               (bir dirhem pekmez)
that’s the way the money goes,(ahanda paracıklar bitti)
pop! goes the weasel.                ( bizim palto da rehinciye gitti)
up and down the city road,         (voltala dur sokakta)
in and out the eagle,                  (bir içeri bir dışarı kartal barında)
that’s the way the money goes, (ahanda paracıklar bitti)
pop! goes the weasel."               (bizim palto da rehinciye gitti)

Sözün özü bir avuç pirinç, iki dirhem pekmez, iki pint da ale devirince hoop ceket gidiyor rehinciye. 

Hiç yorum yok: